Şeytan Bunun Neresinde?


Geçen gün koşuşturmacalar içinde metroya yetişmeye çalışıyordum. Kartımı bastım, turnikelerden geçtim. Kulağıma hoş müzik sesleri gelmeye başladı. Sese doğru yürüdüm. Bilen bilir İstanbul'un bazı metro istasyonlarında müzik köşeleri var uzun zamandır. Bazı zamanlar eline sazını almış bir ozana rastlarsınız buralarda, Anadolu ezgileriyle sizi günümüz dünyasından alıp başka diyarlara götürür. Bazen yan fülütüyle, kemanıyla ruhunuzu dinlendiren müzisyenlere rastlarsınız. Şehrin kalabalığı, trafiği, gürültüsü, telaşı arasında ruhunuza ilaç gibi gelir iki dakikanızı ayıracağınız bir dinleti.



Benim bu sefer rastladığım müzisyenler de ellerinde kemençeleri, kadife sesleriyle dinlendirici, içli karadeniz şarkıları çalıp söylüyorlardı. Çok durup dinleyesim vardı ama bir yandan da bir yere yetişmeye çalışıyordum, acele etmem gerekiyordu. Neyse başka zaman da rastlarım umarım diyerek yanlarından geçiyordum ki o sırada en sevdiğim türküyü çalmaya başladılar. Bu güzel müzik ziyafetini tam da en sevdiğim parçayı çalmaya başlamışlarken bırakıp gitmek olmazdı şimdi. Saatime baktım. Hemen kısa hesaplamalar yaptım. Bu kaçırdığım metrodan sonra bir sonraki metro 5 dakikaya gelse, yol 40 dakika sürse, 15 dakikalık yürüme yolumu hızlıca 10 dakikada yürüsem... Evet evet bu güzel ekibi dinlemeye bir 5 dakikamı ayırabilirdim, çok da kaybım olmazdı. Bu hesaplama sonucu artırabildiğim birkaç dakika için çocuklar gibi mutlu oldum. Kemençenin telleri, şarkı söyleyenin o güzel sesi tüm stresimi alıp götürdü benden. Artık daha sakindim, nedensiz mutlu olmuştum, gülüyordum. Çevreden görecek olurlarsa muhtemelen güzel bir haber aldığımı falan düşünürlerdi.

Birkaç dakika durup dinledikten sonra, müzik ruhun gıdasıdır ama ruhuma bu günlük bu kadar gıda yeter, hadi koşmaya devam Gamze deyip ayrılıyordum yanlarından. Karşı yönden gelen, gideceği yön itibariyle müzik ekibine mecburen yaklaşmakta olan sevimli bir çocuk dikkatimi çekti. 7-8 yaşlarındaydı. Kulaklarını elleri ile kapatmış, gözlerini sımsıkı yummuş hızlı adımlarla ilerliyordu. Otizmli mi acaba diye geçirdim aklımdan. Kalabalıktan, sesten rahatsız olduğunu, o yüzden huzursuzluk hali içinde olabileceğini düşündüm. Gözlerimi biraz yukarı kaldırınca yanında, babası olduğunu tahmin ettiğim adamı gördüm. O da aynı şekilde kulaklarını ve gözlerini kapatmış ilerliyordu. Az önce aklımdan geçen ihtimalin gerçek olma olasılığı bir hayli azalmıştı. İkisi birden hasta olacak değildi ya. Sonrasında giyimlerinin dikkatimi çekmesi ve geçmişte yaşadığım benzer birkaç olayı hatırlamam üzerine, müziğin haram olduğu düşüncesiyle müziği duymamak ve görmemek gayretine girdiklerini anladım. Öyle üzüldüm ki…

Küçük çocuk ancak iyi - kötü ayrımı yapabilecek yaştaydı. Davranışları, olayları haram helal çerçevesinde değerlendirebilecek, aklıyla bunu idrak edebilecek yaşta değildi. Normalde o yaşlarda biri müziği iyi-kötü sınıflandırmasında bir kategoriye koyacak olsa "iyi" kategorisine koyardı şüphesiz. Enstrümanlar, müzisyenler hem ilgisini çeker hem de çok hoşuna giderdi. Nitekim etraftaki diğer çocuklar büyüklerden çok daha fazla ilgi gösteriyordu, acelesi olup sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan ebeveynleri durup dinlemeyecek olsalar bile onların ısrarlarıyla dinlemeye duruyorlardı. Fakat o çocuğun müziği duymamak için verdiği çaba ve hissettiği huzursuzluk öyle büyüktü ki... Ona neler anlatılmıştı, nelerle korkutulmuştu kim bilir?


Peki Müzik Gerçekten Haram Mıdır?

Müziğin haram/ helalliğini tartışmadan önce “haram” kavramını iyi anlamak gerek. Haram, yüce Allah’ın kitabında yasakladığı şeylerdir. Bir şeye haram demek için Kur’an’da o şeyle ilgili açık ve net bir ifade bulunmalıdır. Kur’an’da aslolan, yasakların yani sınırların belirtilmesidir. Yasak, kötü, çirkin olarak belirtilmeyen diğer tüm unsurlar helal kapsamına girmektedir. Uygulanması ya da uygulanmaması; kişisel tercihlere, zevklere, coğrafyaya, kültüre, alışkanlıklara göre farklılık gösterebilir.

Haram ve helal kapsamlarıyla ilgili şu iki hadisi inceleyecek olursak da aynı çıkarımları yapabiliriz:

5164- "Resulullah buyurdular ki: "Helal, Allah Teala hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teala hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz."1

"Helal Allah'ın kitabında helal kıldığı ve haram Allah'ın kitabında haram kıldığıdır, sükût ettiği şeyler ise sizin için affedip serbest bıraktıklarıdır."2

Kur’an-ı Kerim’in hiçbir yerinde müziğin, heykelin ve resmin yasaklandığına veya kötü bir uğraş olduğuna dair tek bir izah yoktur. Allah ayetlerinde müzik yapmayı da dinlemeyi de yasaklamamıştır. Yukarıda da bahsi geçtiği üzere, Kur’an’da yasaklanmayan her şey serbesttir. Yasak istisnadır, bir yasağın geçerliliği için Allah’ın bir emri, yani Kur’an ayeti olması gerekir. Müzik, heykel, resim ve şiirin yasaklığına dair hiçbir ayetin olmaması, bunların serbestliği için yeterli delildir. Ayrıca bunların serbest, helal olduğuna dair herhangi bir izaha gerek yoktur. Tıpkı patlıcan yemek için özel bir ayete gerek olmadığı gibi. Kur’an’da patlıcanın haram olduğuna dair hiçbir izah olmaması yeterlidir, ayrıca patlıcan yemenin helal olduğuna ilişkin “patlıcan yiyebilirsiniz” diye bir açıklamaya ihtiyaç yoktur.

Müziğin haramlığına, dinen hoş karşılanmadığına dair hadis rivayetleri mevcuttur ancak Peygamberimizin müzik dinlediğine, müziği teşvik ettiğine dair de birçok hadis rivayeti mevcuttur.3

Kur’an’a göre, Allah’tan başka kimse haram koyamaz (10-Yunus/59-60, 16-Nahl/11). Peygamberlerin haram kılma yetkileri bulunmamaktadır (66-Tahrim/1). Onların görevi, vahyedilene uymak, onu aktarmak, örneklik oluşturmaktır (5-Maide/67, 6-Enam/50, 33-Ahzab/21). Hadisler ancak Kur’an’daki tezleri destekledikleri ölçüde yan kaynak niteliği taşırlar. Kur’an’a aykırı bir mesaj, Allah Elçisi’ne ait olamaz. Hadisler, Kur’an dışında yeni bir hüküm getirmezler. Çünkü onların, yüzde yüz kesinliği olmayıp zanni değerleri vardır. Bu durumda onlardaki ahlaki mesajlardan ve Kur’an’ın hükümleri destekleyici açıklamalardan yararlanabiliriz.

Müziğin teşvik edildiği, desteklendiği hadisleri görmezden gelip bunlarla çelişen yasaklayıcı hadis rivayetlerinin etkisinde kalan çoğu din adamı; müziğin isyana teşvik ettiği, Allah’ın yolundan saptırdığı, insanları Kur’an’dan uzaklaştırdığı, çok vakit alıp kişinin ibadetlerini aksatmasına sebep olduğu… gibi gerekçelerle görüşlerini savunmaktadır. Ancak Yüce Allah’ın koyduğu yasaklar “ilkesel” dir. “Allah yolundan saptıran, Kur’an’dan uzaklaştıran, taşkınlığa sebep olan şeylerden uzak durmak” genel bir ilkedir. Bu kapsama giren müzik de vardır, girmeyeni de vardır. Bu kapsama giren resim, kitap… ve daha birçok şey de vardır, girmeyenleri de vardır. Allah kitabında genel kuralları belirtir, sınırları çizer. Kitabı anlayarak okuyan ve idrak edenler tüm tercihleri konusunda Allah’ın ilkeleri doğrultusunda “seçici” olurlar. Ancak Allah’ın yasaklamadığı noktalarda zevklerine, ilgilerine, isteklerine göre hareket etmekte özgürdürler.



İsteyen için müzikle sevap işlemek, hayır yapmak bile mümkündür. Kişi isterse Allah’ın ona bahşettiği yeteneği ve imkanlarını kullanarak; toplumsal sorunlara parmak basan, sesini duyuramayan mazlumun sesi olan, ülkenin ve dünyanın kanayan yaralarına dikkat çekip bilinç ve farkındalık oluşturan şarkılar ortaya koyabilir. Ahlaki ve insani değerleri hatırlatan eserler üretebilir, vicdanlara dokunabilir. Nitekim çocuk işçileri, kadına şiddeti, çocuk gelinleri, çevreciliği, adaleti, dostluğu konu alan şarkılar da mevcuttur. (Diğerleri kadar ilgi görmedikleri için az bilinmekte, az dinlenmektedirler. Dolayısıyla üretenine diğerleri kadar kar sağlamamaktadır bu şarkılar. Ancak sırf maddi çıkarlar güdülerek anlamsız söz dizileri ve değişmeyen konuları olan şarkılar yığınında, engin denizlerdeki inci taneleri gibi kıymetli bu parçalar. “Ben de istiyorum böyle şarkılar dinlemek ama yok ki.” diyenler için bu konudaki bir başka yazım: "Şarkılarda Biraz da Anlam Arayanlar İçin 33 Anlamlı Şarkı")



İbn Hazm bu konudaki kanaatini özetle şöyle açıklar: “Ameller niyetlere göredir. Kim müziği günah işleme amacıyla dinlerse günahkâr olur; Allah’a kulluk davranışlarını güçlendirmek ve kendini hayır işlerine yönlendirmek maksadıyla dinlerse itaat ve ihsan üzeredir, bu fiili de dinin tasvip ettiği işlerdendir. İsyan veya taat (buyruğa uyma) niyeti taşımadan yaptığında ise bunun olumlu veya olumsuz bir hükmü yoktur; kişinin bahçesinde gezinti yapması, elbisesini istediği renge boyaması gibi işlenmesi serbest fiillerdendir.”4

İmam Gazali ise bu konudaki görüşünü şöyle ifade etmektedir: “Din karşılığında, Allah yolundan saptırmak için “Lehve’l-Hadis (boş söz)” satın almak haramdır. Bu konuda tartışma yoktur. Her çalgı, dinin karşılığında satın alınmıştır ve Allah yolundan saptırıcıdır denilemez. Bir kişi Kur’an-ı Kerim’i dahi Allah yolundan saptırmak için okusa haram işlemiş olur.”5  Gazali müziğe haram diyenlere, onların kuşların ötüşüne de düşman olduğunu söyler.



Heykele de putperestliğe yol açtığı için karşı çıkıldığı söylenir. Ancak asıl mesele heykellerde değil, putperestliktedir. Allah’ın koyduğu genel ilke: “Allah’tan başkasını ilah edinmemek, Allah’tan başkasını ulu, yüce görmemektir. Kimseye ilahi nitelikler ve güçler atfetmemektir.” Asıl mesele “tevhid” tir. Kişi kendisi gibi bir beşerden başkası olmayanların önünde eğilip el etek öperek de bu tevhid inancını çiğneyebilir; ateşe, güneşe, ineğe, heykellere taparak da çiğneyebilir. Hindular ineğe tapıyorlar diye bütün inekleri öldürmemiz mi gerekmektedir? Mecusiler ateşe tapıyordu diye Peygamber tüm ateşlerin söndürülüp bir daha ateş yakılmamasını mı emretti? Güneşe tapanlar olduğu için hiç güneş görmeyen kapalı bir yerde yaşamak caizdir, aksi haramdır denilebilir mi?

Bir de vurmalı sazlarla müziğin helal olduğu, telli ve üflemeli sazların ise haram olduğuna dair mantık dışı birçok izah da bulunmaktadır. “Peygamber zamanında def çalınıyor ve Peygamber de dinliyormuş, demek ki def, darbuka gibi vurmalı sazlar helal; telli, üflemeli sazların ise hepsi haramdır.” diyerek bu anlayışı benimseyenler, bu çelişkili açıklamalarını halka sunmaktadırlar. “Peygamberimizin zamanının ve yöresinin müziği def tipi aletlerle yapılıyorsa, değişik kültürlerin kullandığı üflemeli ve vurmalı sazlar da helaldir.” şeklinde basit bir mantığı bile çıkartamamaları, aklı devre dışı bırakan bir dini anlayışa sahip kitlenin, kendi kültürlerini insanlara “din” diye inandırma gayretlerini göstermektedir.

İslâm dini insanın yaratılışının gereği olan maddi/bedeni ihtiyaç ve istekleri yanında ruhi/manevi, bedîî/estetik ihtiyaç ve arzularını meşruiyet çerçevesinde karşılamasını mubah görmüş, diğer birçok meselede olduğu gibi müzik konusunda da ayrıntılı hükümler koymak yerine genel ilke ve amaçları belirlemekle yetinmiştir. Amacı ve sonuçları itibariyle tartışılıp değerlendirildiğinde müziğin cevazı için dinin temel inanç, amel ve ahlâk ilkelerine aykırı olmaması, kötüye teşvik etmemesi, başkalarının hakkını ihlâl etmemesi -diğer tüm konularda olduğu gibi- temel şartlardır. Gerisi tercih meselesidir.

İnsanları dinin halis kaynağından uzaklaştırıp İslam’ı yanlış tanıtan ve insanların dinden uzaklaşmasına sebep olanlar; kendilerine inananları müzik, heykel ve resim gibi Allah’ın kulları için yarattığı güzelliklerden mahrum etmektedirler. Oysa Allah, Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

“De ki: ‘Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti?’ De ki: ‘Bunlar dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.’ Bilen bir topluluk için biz ayetleri böyle detaylandırırız.” 7-Araf/32

Kur'an’a göre iman edenler, Allah’ın yasaklamadığı güzelliklerden faydalanır ve Allah’a şükrederler. İnsanları Allah’ın dinine, kitabına çağırmak yerine kendine çağıranlar ise sürekli yasaklamada, zorlaştırmada, çirkinleştirmede ve eziyette Allah adına ahkam keserek birbirleriyle yarışmaktadırlar. Bu zihniyetin sahipleri, Allah’ın yasaklamadıklarını yasaklayarak insanları Allah’a daha fazla yaklaştırdıklarını, daha takvalı yaptıklarını iddia etmektedirler. Oysa Allah dinden eksiltmeyi de, dine ilaveyi de kınar. Her ikisi de Allah’tan olanı insani olanla karıştırmak demektir, Allah hakkında yalan uydurmaktır.



“Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez.” 5-Maide/87

“De ki: ‘Size ne oluyor ki Allah’ın size nimetlerinden bir kısmını haram, bir kısmını helal sayıyorsunuz?’ De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” 10-Yunus/59

“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler." 16-Nahl/116



(Şarkı önerisi: Şeytan Bunun Nereside)


KAYNAKÇA

* Kur'an-ı Kerim
1:  Tirmizî, Libas 6, (1726); İbnu Mace, Et'ime 60, (3367).
2:  İbn Mâce, "Etime", 60; Tirmizî, "Libâs", 6
3:  Buhârî, Nikâh, 63; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 269; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, IX, 49.
Hâkim, Müstedrek, II, 200, nr. 2749; Beyhakî, Sünen, VII, 288.
Hâkim, Müstedrek, II, 201-22; Heysemî, Mecma’, IV, 289-290; Beyhakî, Sünen, VII, 289.
Nesâî, Nikah, 80; Tahâvî, Şerhu Meânî’l-Âsâr, IV, 294; Beyhakî, Sünen, VII, 289; İbn Hacer, el-Metâlibü’l-Aliyye, II, 54.
4:  el-Muḥallâ, IX, 60
5:  Gazzâlî, ihyâ, VI, 164


Yorumlar