Kader İnancı Zemininde Depremlere Bakış

Başta Elazığ olmak üzere birçok çevre ilde de hissedilen, büyük yıkımlara sebep olan depremi yaşayan herkese geçmiş olsun.

Ufak sarsıntı yaratan depremler bile insan üzerinde büyük etkiler yaratıyorken depremde evini barkı yıkılanlar, yakınlarını kaybedenler için tarif edilmesi çok zor bir acıdır bu. Hele ki bu acıyı soğuk kış günlerinde yaşamak...

Yakınlarını kaybedenlere Allah'tan sabır, enkaz altında kalanlara direnme, dayanma gücü, yaralılara acil şifalar diliyorum. 


Depremlerin imtihan olduğu doğrudur ancak bu; mühendislik imtihanıdır, tedbir imtihanıdır, denetim imtihanıdır, sorumluluk imtihanıdır...

Deprem gerçeği, ülkemizin büyük çoğunluğunu etkisi altına alan ve bilinen önemli bir yıkıcı, öldürücü doğal afettir. Buna karşın ciddi tedbirler alınmamakta, önlem konusu yeterince önemsenmemektedir.

Gözlemlediğim kadarıyla bu önemsemeyişin altında yatan en önemli sebep “yanlış kader inancı” dır.

Deprem tehlikesinin farkında olan ancak başta oturduğu ev olmak üzere başka risk faktörlerinin de etkisi altında olanları tedbir almaktan, yaşamında bazı değişikliklere gitmekten alıkoyan şu düşüncedir: "Kaderimizde varsa depremde hasar görmek, ne yaparsak yapalım bu kaderden kaçamayız."

Bu düşünce başta tevekkül anlayışı (önce tedbirini alıp gerisini Allah'a bırakmak, gerisi için Allah'tan dilekte bulunmak) ile uyuşmayıp yüce Allah'ın Kur'an'da açıkladığı kader inancıyla da örtüşmemektedir.

Kur’an’da kader “Ölçülü ve planlı iş yapmak, bir varlığı ölçülü, oranlı, planlı olarak oluşturmak” anlamlarına gelir. Kader "yaratılış yasaları, varlık yasaları, fiziksel ve biyolojik yasalar, doğadaki ilahi mühendislik, varlıkların yapısal özellikleri" olarak da ifade edilebilir.

Müdahale edilemeyecek, tedbir alınsa da değiştirilemeyecek, önlenemeyecek konular ve evrendeki yasalar kader kapsamına girer. Tedbir alındığı zaman değiştirilebilir, önlenebilir konular kader kapsamına değil; sorumluluk, özgür irade kapsamına girmektedir. Klasik bir örnek olarak suyun yüz derecede kaynaması kaderdir ancak bir bebeğin kaynar suyla yanması kader değil ihmalkarlık, tedbirsizlik…vs. kaynaklıdır.

Depremler günümüz dünyasında önlenemez doğa olaylarıdır ancak depremin yarattığı hasar, sebep olduğu can kayıpları -elinde büyük yetkileri olanların daha fazla olmak üzere- herkesin sorumlu, doğru ve dürüst davranmasıyla orantılı olarak değiştirilebilir.

Japonya'da sürekli büyüklüğü çok yüksek depremler olduğunu ancak bu depremlerde can ve mal kayıplarının yaşanmadığını hepimiz biliyoruz. Depremde hasar görmek kader olsaydı bu kaderden Japonlar da etkilenmez miydi? Onlar bu etkilenmeyişlerini neye borçludurlar dersiniz? Allah'ın onların kaderini, büyük depremlerde hasar görmeyecek şekilde yazmasına mı yoksa ülkelerinin bir gerçeği olan bu doğal afete karşı aldıkları gerekli ve yeterli tedbirlere, bu konuyu ciddiye alıp önemsemelerine mi? O zaman şunu diyebiliriz: “Bulunduğu coğrafi bölge itibariyle sürekli büyük depremlere maruz kalmak Japonya'nın kaderidir ancak onlar teknoloji üretmeleri ve bu teknolojiyi akıllıca kullanmaları, çok sıkı tedbirleri, denetimleri, ileri düzey mühendislikleri sayesinde bu depremlerden zarar görmemektedirler. Çünkü bu onların “alın yazısı/kaderi” değildir. Deprem denen doğa olayının afete dönüşmesi kader değildir.


Bir başka örnek olarak, aynı depremde yan yana duran iki binadan biri yerle bir olurken diğerinin sapasağlam ayakta durması verilebilir. Bu binalar neye göre belirleniyordur. Binalardan hangileri yıkılıyordur? Herhangi birkaç tanesi mi yoksa en eski, temeli en sağlam olmayan, imara en uygun olmayan, plan/projesi en kötü tasarlanmış, yapılırken en çok malzemeden çalınmış olan "EN" leri mi?

Bu örnekler bizlere gösteriyor ki depremler önlenemese bile depremlerin sebep olduğu can kayıpları, yıkımlar önlenebilmekte/değiştirilebilmektedir. O halde herkes yaşanan büyük acılardan ders ve ibret almalı, herkes bu konuda kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir;

Mühendisler, mimarlar, müteahhitler işlerine maximum özeni göstererek, depreme dayanıklı yapılar yaparak,

Denetim kurumları işlerini eksiksiz yaparak, usulsüz hiçbir işe göz yummayarak, uygunsuz imar vermeyerek, maddi menfaatler uğruna imar planlarının dışına çıkılmasına müsaade etmeyerek,

Yasa koyucular ihmalkarlara, tedbirsizlere, sorunlardan sorumlu sorumsuzlara caydırıcı yaptırımlar uygulanmasını sağlayarak,

Halk imkanları el verdiğince, depremde hasar göreceği aşikâr olan dayanıksız, eski yapılarda oturmayı tercih etmeyerek…

Yorumlar