Kur’an’da kaç ayet vardır? Birçoğunuzun daha soruyu okumayı
bitirmeden beyninizin refleks olarak “ezberlemek için çaba göstermediği ama bir
şekilde hafızaya kazınmış bilgiler” dağarcığından 6666 sayısını önünüze
getirdiğini tahmin edebiliyorum.
Peki bu kadar kolay kandırılabiliyor olmanın sebebi ne?
Birkaçınız belki daha önceden bu muhteşem sayının aslında
doğru olmadığını duymuşsunuzdur. Bu gruptaysanız aklınızdan ilk geçen
muhtemelen şu olmuştur “6666 değildi ona eminim. Yine 6 bin…’li bir şeylerdi
ama neydi?” Bu güzel bir adım çünkü çoğunluk tarafından doğru bilinen bir
yanlışın “yanlış” olduğunu fark etmişsiniz demektir.
Bazılarınızda ise bu soru; gözünüzdeki retina tabakanızda
algılanıp optik sinirinizle beyninize ulaşır ulaşmaz “6236” cevabını
yankılandırmıştır. Bu gruptaysanız sizi ayrıca tebrik ediyorum çünkü bu
demektir ki siz, daha önceden sizin fikriniz bile alınmadan, beyninizdeki sinir
hücreleriniz olan nöronlar arası sinaps ağıyla sağlamlaştırılmış olan yanlış
bilgiyi yıkmışsınız. Hatta o yanlış yapılandırılmış sinaps ağını yıkmakla
kalmayıp yerine doğru olan yeni sinir ağını inşa etmeyi başaran gruptansınız.
Sonuç olarak Kuran'daki ayet sayısı "6236" dır. Nereden çıktı bu sayı? diyorsanız elinize anlayacağınız
dilde bir Kur’an alın. Giriş kısmında sure numaraları ve ayet sayıları yer
alır. 114 surenin ayet sayılarını hesap makinesiyle toplayın. Sonuç 6236
çıkacaktır. Ben denedim, 5 dakika bile sürmüyor. Üşenmeyin ve bu sonucu kendi
gözlerinizle görün. Eğer sure başlarındaki besmeleleri de ayet sayacak olursak bu
sayı 6236 + 112 = 6348'e çıkar. (114 sure olmasına karşın neden 112 ile
topladık sorusu akıllara gelecektir. Bunun sebebi Tevbe Suresi’nde besmele
bulunmayışı ve Fatiha Suresindeki besmelenin zaten surenin birinci ayeti olmasıdır.)
Ancak rasyonel hiçbir işlem 6666 sonucunu vermez.
Şimdiye kadar çeşitli
yerlerden duyageldiğimiz bu estetik sayı bir uydurmadır. "Estetik"
diyorum çünkü insanlar sırf bu sayı daha estetik, mucizevi, etkileyici, fonetik
bakımdan kulağa daha hoş geliyor diye bu sayıyı söyleyegelmiş ve buna inanmak
istemişlerdir.
Kimileri bu sayının bir uydurma değil de kolay akılda
kalması için ortaya atılmış yaklaşık bir sayı olduğunu ileri
sürmektedir. Bu iddia, altını çizdiğim iki farklı nokta bakımından mantıklı
değildir:
1. Doğrusunu öğrenmek yerine, aslı astarı olmayan bir sayının
akıllarda tutulmaya çalışılması bizi gerçek bilgiye ulaştırmadığı gibi öte
yandan tehlikeli bir durum ortaya çıkarabilir. 6666 sayısının doğru olduğunu
duyarak büyümüş kişiler, ayetlerin sayısını hesaplayacak olurlarsa bir türlü bu sayıya
ulaşamayacaklardır. Bunun sonucunda kişilerin ellerinde tuttukları Kur’an’ın
eksik olduğunu düşünmeleri kaçınılmazdır. Ya yayın evine ya da çevirmene kuşku ve
önyargı ile yaklaşıma sebep olabilir. Ya da Kur’an’ın korunmuşluğu konusunda kafalarda
soru işaretleri uyandıracaktır. Eksiksiz olan Kur’an’a karşı güveni
sarsacaktır.
2. “Yaklaşık” ifadesi küsuratlı sayıları daha düz sayılara
yuvarlarken kullanılır. 6236 sayısını yaklaşık biçimde ifade edecek olursak “yaklaşık
6000, 6200 ya da 6500” gibi ifadeler kullanılabilir. Ancak 6666 gibi nokta atışı
bir sayı kimi nereye yaklaştırmayı ummaktadır?
Öte yandan insanların tarih boyunca sayılara özel anlam
yüklemek ve sayıların gizemine inanmak gibi bir zaafı olmuştur. Örneğin 40 ve 7
sayılarına yüklenen özel anlam en ilkel dinlerden olan Şamanizm'in, Hıristiyanlığın,
Sami ve Farsî geleneklerin inanç unsurlarının bize kalıntıları arasındadır. (bkz.
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi “Kırk”1
ve “Seb’a (Yedi)”2 maddeleri). 13 sayısına atfedilen uğursuzluk, Orta Çağlar'dan
itibaren Yunan ve Roma kültürlerine asimile olmaya başlayan Hıristiyanlığın,
antik uygarlıkların mirasını devralmasıyla ortaya çıkan hurafelerdendir.3
(bkz. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi “Uğursuzluk”4
maddesi)
"Ne var yani bu sayı ister 6666 olsun ister 6236, çok
mu önemli?" diye düşünüyor olabilirsiniz fakat asıl mesele sayılar değil.
Buradaki asıl mesele şu: “Ayet sayısı” gibi nesnel, yoruma açık olmayan,
kişiden kişiye, görüşten görüşe göre değişmeyecek kadar kesin bir konuda bile
çok rahat kandırılabiliyor olmamız.
Peki bu kadar kolay kandırılabiliyor olmanın sebebi ne?
1. Kur’an'a (O’nu anlamaya)
olan uzaklık.
2. Din adı altında anlatılanları sorgusuz, sualsiz,
delilsiz, dayanaksız; akıl, mantık ve vicdan süzgecinden geçirmeden hemen kabul
etmek.
3. Mucizelere ve mistizme
karşı zaaflı olmak, din konusunda aklın eşlik etmediği duyguların ön planda
tutulması.
4. Korkularımızın
esiri olmak.
5. Cehalet.
6. Tembellik.
Aslına bakacak
olursak bu maddeler tamamıyla birbirinden bağımsız değildir. Bazen sorgulamaya olan
uzaklığımızın temelinde "korkularımız" yatar. Korkularımızın temelini "cehalet" oluşturur.
Cehaletin ana sebebi ise "tembellik" tir.
Şöyle bir örnek vereyim;
sürekli Cehennem ve Allah’ın gazabı ile korkutularak büyümüş, beyinlerine dinin
ceza veren bir kurum olarak işlendiği, Allah’ın bizi cezalandırmak için fırsat
kolladığını zanneden kişiler; karşılaştıkları, onlara mantıksız gelen,
akıllarına yatmayan durumlara itiraz etmekten, sorgulamaktan ve karşı çıkmaktan
korkarlar. “Buna itiraz edersem Allah bana kızar, beni yakar, cezalandırır.” Korkusunun
esiri olurlar. Peki neden bu korku onları ele geçirmiştir? Çünkü Allah’ı,
inandıklarını iddia ettikleri dini ve kitabını tanımamakta, bilmemektedirler.
Bu konudaki
cehaletlerinin sebebi nedir? “Tembellik.”
“Nasıl olsa birileri
bizim yerimize okumuş, anlamıştır. Onlar bize anlatır, biz de öğreniriz.” Düşüncesiyle
rahatı seçmek, hazıra konmak ve riske girmemek isterler. “Riske girmemek”
diyorum çünkü herkesin düşündüklerinden farklı bir şey düşünmenin ve toplumun
doğru bildiklerini sarsmanın, insanların çoğunu karşına almak ve yalnız kalmak gibi
bir riski vardır.
Fakat göz ardı
ettikleri bir nokta vardır. Ya onlara dini anlatanlar yanılıyorlarsa? Ya onlar
okumak ve anlamak için gerekli ve yeterli çabayı göstermek yerine kendi
nefislerine hoş geleni din diye anlatıyorlarsa? -Kendilerince- dini şahsi
çıkarlarına uygun hale getirmeye çalışıyorlarsa? Bu olumsuz ihtimalleri ben
demiyorum. Yüce Allah kitabında diyor:
“Onlara,
'Allah'ın indirdiğine uyun!' denildiğinde, 'Hayır, biz, atalarımızı üzerinde
bulduğumuz yola uyarız!' derler. Peki ya ataları bir şeye akıl erdirmemiş
ve doğru yolu bulamamış kimseler olsalar da mı?" 2-Bakara/170
“Onlara,
‘Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygamber'e gelin’ denildiğinde onlar,
'Atalarımızdan gördüğümüz inançlar ve fiiller bize yeter' derler. Peki ya
ataları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?” 5-Maide/104
“Onlardan bir
grup, Kitaptan
olmadığı halde Kitaptan sanasınız diye (okudukları) Kitaptanmış gibi dillerini eğip
bükerler ve Allah katından olmadığı halde, ‘Bu Allah
katındandır’ derler. Onlar bile bile Allah hakkında yalan uydurmaktadırlar.” 3-Ali İmran/78
Allah’ı ve O’nun
göndermiş olduğu has dinini doğru tanımak; yine O’nun göndermiş olduğu dinin
ana kaynağı olan Kur’an’ı okumak, anlamak, üzerine kafa yormak, araştırmak,
mesai ve çaba harcamakla mümkün olur.
3: Yel, Ali Murat, a.g.e., s. 382.
Yorumlar
Yorum Gönder