Astronomi nedir? Astroloji nedir? Astronomi ve astroloji
arasındaki farklar nelerdir? Astronomi ve astroloji günümüzde sıklıkla karıştırılan
iki kavram. Peki biz astronomi ve astroloji arasındaki farkları ne kadar iyi
biliyoruz? Hangisi bilimdir, hangisi değildir?
Astronomi Nedir?
İnsanoğlu için ulaşılması güç olan gökyüzü her zaman
vazgeçilmeyen merak konularından olmuştur. Bu merak çıplak gözle görülen gök
cisimleri hakkında bilgi edinme çabasından başlamış Dünya dışına araç ve canlı
göndermeye kadar ilerlemiştir. Astronomi ya da gök bilimi tarih boyunca
insanlığın bu alanda yaptığı bilimsel çalışmaları içeren disiplin olarak
karşımıza çıkmıştır. Bu bilim dalı Dünya atmosferi dışında yer alan
gözlemlenebilir tüm durumları araştırmaktadır.
Astronomi, gökyüzünü ve evrensel olayları inceleyen konular
hakkında belgeler sunarak evrensel olayları ve gök cisimlerini inceleyen bir
bilim dalıdır.
Astroloji Nedir?
Astroloji; göksel cisimlerin ve astronomik fenomenlerin,
insan karakteri ve kaderi üzerine etkilerinin olduğu önermesini konu alan,
bilimsel gerçekliğe sahip olmayan bir ilgi alanıdır. Astroloji, yıldızların ve
gök olaylarının insanlar üzerinde etkisine dikkat çeker.
Astronomi Ve
Astroloji Neden Karıştırılıyor?
Astronomi ve astroloji isim benzerliğinden ötürü sıklıkla
karıştırılıyor. Birbirlerine yakın gibi dursalar da aslında gökyüzünü incelemek
dışında bir benzerlik taşımıyorlar. Her ikisi de gökyüzünü inceliyor ancak
amaçları oldukça farklı.
Astrolojinin
Astronomiden Farkı Nedir?
Astrolojide, astronominin bahsettiğim amaçları söz konusu
değildir. Astronomideki gibi yine gökyüzü incelenir. Ancak bu incelemelerdeki
temel amaç, yer değişimlerinin insanlar üzerindeki etkilerini incelemektir.
Astroloji denilince akla kahve falı da gelir. Kahve falı ile astroloji arasındaki
ilgi, ikisinin de yer yüzünde gerçekleşen olayları rasyonel bir zemine oturtmayıp
irrasyonel nedenlerden kaynaklandığını ileri sürmesidir. Olayların gerçek
neden-sonuç zincirinden kopuk olarak değerlendirilmesi/yorumlanmasıdır.
Astronomide, insanlık yararına yeni keşifler için gökyüzünün incelenmesi; astrolojide ise insanların ruh haline odaklanılması söz konusudur.
İnsan Karakterini ve
Kaderini Ne(ler) Etkiler?
İnsan doğduğu andan itibaren sosyal çevre ile etkileşim
halindedir. Çocukluğunda sıklıkla muhatap olduğu anne-babasının eğitim
seviyesi - kendini yetiştirmişlik düzeyi, çocuğa karşı tutumu, çocuğun izlediği
çizgi filmler, oynadığı oyunlar, sokakta-parkta oynadığı arkadaşları çocuğun
karakterini şekillendirmeye başlar.
Okul çağı gelince öğretmenlerinden
duyduklarının – öğrendiklerinin kişilik gelişimi üzerinde önemli bir etkisi
vardır. Öğretmenlerin bilgi birikimleri, tutumları bir hayli önemlidir. Çünkü
çocuklar o dönemlerde kendilerine rol model ararlar, aradıkları model
kişiliklerden birinde de öğretmenler yer alır. Bu sebepten ötürü öğretmenlerin
kendilerine çeki düzen vererek, olumlu kişilik özelliklerini üzerlerinde
barındırıp iyi birer örnek insan modeli olmaları hepimizin isteğidir.
Öte
yandan okuduğu kitaplar, yaptığı gözlemler kişinin karakterinin oturmasına
katkıda bulunur, ona bir dünya görüşü/hayata bakış açısı kazandırır. Yani
insanın içinde bulunduğu ailesinin, komşularının, mahallesinin, şehrinin,
ülkesinin sosyokültürel düzeyi; okuduğu hikayeler, kitaplar, okullar… izlediği
filmlerin kişilik/karakter üzerinde etkilidir.
Bunlardan daha önemlisi de insanın kendisi için ne
yaptığıdır. İnsan her gün birçok karar verir, birçok seçim yapar. Ve aslında en
çok bu seçimler, insanın nasıl bir insan olacağını, nasıl bir hayat yaşayacağını
belirler.
Çalışmak ya da aylaklık yapmak insanın kendi seçimidir.
Sorumluluk almak, sorumluluklarının gereklerini yerine getirmek; söz verip
vermemek, verdiği sözü tutup tutmamak insanın kendi elindedir.
İnsanın ne yiyip ne yemediği kendi elindedir. İnsan isterse yediklerine
dikkat ederek, spor yaparak fazla kilolarından kurtulabilir, daha sağlıklı bir
bedene sahip olabilir. Hareket etmek, yürüyüş yapmak insanın kendi elindedir.
İnsan isterse, her ortamda her durumda spor yapabilir. (Joseph Pilates kendi
ismiyle meşhur olan, egzersiz yöntemini, İkinci Dünya Savaşı sırasında, mahsur
kaldığı bir adada geliştirmişti: http://www.sozkimin.com/a/1654-joseph-pilates-kimdir-sozleri-ve-hayati.html
)
İnsan, arzu ederse daha güler yüzlü, daha arkadaş canlısı
olabilir. İnsanın yardım sever, insancıl olup olmaması da kendi tercihidir.
Dışa dönük ya da içe dönük olmak gibi doğuştan gelen bir özelliğini bile insan,
eğer isterse, dönüştürüp değiştirebilir. Herkesin doğuştan gelen kişilik
özellikleri vardır ama bunların hepsi esneyebilen, belirli ölçülerde değiştirilebilen
özelliklerdir.
İnsanın, istemediği bir alışkanlığı terk etmesi ya da olumlu
yeni bir alışkanlık edinmesi de kendi özgür iradesine bağlıdır. Bunların
bazıları çok zor olabilir ama önünde sonunda, insan isterse başarabilir.
Ama insan istemezse, kimsenin onu zorla değiştirmesi,
dönüştürmesi mümkün değildir. Kendi rızası olmadan, kimse insanı “düzgün karakter
sahibi” yapamaz.
İkinci Dünya savaşında Nazi Kampında hayatını kaybeden Anne
Frank’ın da söylediği gibi:
“Anne babalar, çocuklarına doğruları öğretirler, onları doğru yola koyarlar ama çocukların karakterlerini oluşturmaları onların kendi seçimlerinde, kendi ellerindedir.”
İnsanın seçim özgürlüğünün olması, özgür iradesiyle karar
verebilmesi, dünyada Allah’ın çok adaletli dağıtmış olduğu bir özelliktir.
İsteyen herkes, bundan yararlanabilir. (Birisinin özgür iradesine engel olmak,
insan hakları ihlalidir.)
İnsan, hayat yolculuğunda ilerlerken kendi özgür iradesiyle
seçimler yaparak kendi karakterini oluşturur. Helen Keller’in dediği gibi,
insan kendini güle oynaya geliştirmez maalesef. İnsan kendi karakterini
oluştururken dener, yanılır, acı çeker ama sonunda –eğer isterse- daha iyi bir
karaktere sahip olabilir.
Bizi biz yapan, seçimlerimizdir. Hayatta yaptığımız
seçimler, bizi dürüst, sözüne güvenilen, sorumluluk sahibi, sevgi dolu,
saygılı, alçak gönüllü, adil… iyi karakterli bir insan yapabileceği gibi tam
tersine, karaktersiz bir insan da yapabilir.
İnsan; her gün yaptığı seçimler, aldığı kararlarla kendi
etinden ve kemiğinden kendi karakterini inşa eder.
Şimdi gelelim insan karakterleri ve ruh halleri üzerinde
yapılan şu yorumlara:
“X burcu asabidir, çabuk sinirlenir.”
“Y burcu duygusaldır.”
“Z burcu depresyona yatkındır.”
Listeyi epey uzatmak mümkün. Bu yorumlar benim deminden beri
açıklamaya çalıştığım onca gerçekçi temel nedeni elinin tersiyle bir kenara
iter ve hemen teşhisi koyar: Böyle davranıyorsun çünkü şu burçtansın! Bu gerçek
nedenlerin üzerini örtmektir. Deve kuşluğu yaparak kafayı kuma gömmektir.
Ortada bir sorun varsa çözüm yolları aramanın önüne ket vurmaktır. (Çünkü böyle
inananlara göre burcu değiştirmek mümkün olmadığından davranışı değiştirmek de
mümkün değildir.)
En önemlisi de insanın özgür iradesini yok saymaktır. İnsanın
kendi tercihleri sonucu yaptığı seçim ve davranışlarını sanki elinde olmadan;
burcunun, yükseleninin, Uranüs’ün, Merkür’ün etkisiyle yapıyormuş gibi
gösterir. Bu, davranışlarının ve seçimlerinin yol açtığı sonuçlardan sorumluluk
hissetmemeyi doğurur.
Örneğin;
Burç Yorumu: "…bu burçtaki kişiler insan ilişkilerinde,
arkadaşlık kurmak konusunda iyi değillerdir."
Burç yorumunda yukarıdaki cümleyi okuyan ve bu yorumun etkisinde
kalan birisi; kendi geçimsiz ve huysuz davranışları yüzünden kaybettiği
insanları, çevresiyle düzgün bir şekilde insani ilişkiler kuramamasını direkt
olarak burcuna bağlayacaktır. “Ben nerede hata yapıyorum?” diye kendine bir
dönüp bakmayacak, “Bunlar başıma neden geliyor?” diye gerçek sebepleri
sorgulamayacaktır. Çünkü ona göre tüm bunların sorumlusu; doğduğu ay/gün/saat,
Merkür, Jüpiter, Uranüs’tür.
Oysa bakın Kur'an bu konuda ne diyor:
“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yapıp
ettikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu da affeder.”
42-Şura/30
“Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir musibet
dokununca: ‘Bu da nereden?’ mi dediniz? De ki: ‘O, sizin öz
benliklerinizdendir.’ Allah, her şeye Kadîr'dir.” 3-Ali İmran/165
“Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” 17-İsra/13
Peki Nasıl Oluyor Da
Burçlar Bazen Doğru Tahminler Yapıyormuş Gibi Geliyor?
Astrolojiye inanmayanların ya da fala inanmayıp falsız da
kalmayanların bile dikkat etmiş olabileceği üzere; astroloji yorumu
okuyanların, fal baktıranların ''Tam olarak öyle ya...'', ''Nasıl bildi ki onu
vay be.'' gibi tepkiler verdiklerini görüyoruz zaman zaman. Peki nasıl oluyor
da çoğunlukla kendilerine uyan bir şeyler çıkıyor astroloji yorumlarında/fallarda?
Başlamadan önce sizinle ilgili bir kaç tahmin yapmama izin
verin.
* Gerçekten dostum diyebileceğiniz ve her şeyinizi
çekinmeden anlatabileceğiniz insan sayısı 2-3 taneyi geçmez.
* Başkalarının sizi beğenmesine ve size hayran olmasına
ihtiyaç duyuyorsunuz, ama aynı zamanda kendinize karşı eleştirel olmaya da
eğilimlisiniz.
* Kişiliğinizin bazı zayıf yönleri var ama genelde olumlu
yönleriniz sayesinde bunları kolaylıkla telafi etmeyi başarıyorsunuz.
* Kendi yararınıza çevirebileceğiniz halde kullanmadığınız
çok büyük ve önemli bir kapasiteye sahipsiniz.
* Dışarıdan disiplinli ve öz güvenli gözükürken, içten içe
biraz kaygılı ve güvensizsiniz. Nitekim bazen doğru kararı verip vermediğiniz
ya da doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda kafanızda ciddi şüpheler
uyanıyor.
* Belli bir miktarda değişiklik ve farklılığı tercih
ediyorsunuz; kısıtlamaların ve sınırlandırmaların içinde kalmak sizi mutsuz
ediyor.
* Bağımsız bir düşünür olmakla gurur duyuyorsunuz, yeni
fikirlere karşı kendinizi kapatmıyorsunuz ama başkalarının iddialarını yeterli
tatmin edici kanıt olmadan kabul etmiyorsunuz.
* Başlarda soğuk biri gibi gözükseniz de karşınızdakine
ısındığınızda çok konuşkan ve sıcakkanlı birine dönüşüyorsunuz.
* Bazı zamanlar dışa dönük ve sosyalsiniz; bazı zamanlarsa
içe dönük bir kapalı kutu oluyorsunuz.
Bu 9 tahminden kaç tanesi doğru?
Muhtemelen, hemen hemen herkes için en az birkaç tanesi
doğru çıkacaktır hatta doğru çıkmayacakların sayısı azınlıktadır.
Yukarıdaki ifadeler psikolog Bertram R. Forer tarafından,
1948 yılındaki bir deney için, deneyin yapıldığı güne ait bir astroloji
yorumundan alınmıştı. Forer deney için öğrencilerine, her birinin sınavlardan
aldıkları puanlara göre hazırladığı eşsiz bir kişilik analizi verdiğini
söylemiş ve bütün öğrencilere yukarıdaki ifadelerin olduğu zarfları
dağıtmıştı.
Bu analizin, kendilerine ne kadar uyduğunu puanlandırmalarını
da istemişti. Aslında her öğrenci aynı analizi almıştı. Kişiliğe özel olan bir
şey yoktu, ancak öğrenciler bunu bilmiyordu.
Öğrencilerden analizlere 0-5 (5: tamamen uyuyor) arasında
bir puan vermeleri istendi.
Ortalama puan tam 4.26 çıkmıştı!
Yani öğrencilere göre bu ifadeler adeta bire bir onları
anlatıyordu, neredeyse tamamen onlara uyuyordu; ama nasıl?
Herkesin bu maddeleri kendine uydurmasının aslında çok basit
bir nedeni vardı.
Analizler sanki onlara özel yazılmış gibi duruyordu ve öyle
de söylenmişti; ancak aslında hepsi o kadar genel yorumlardı ki, içlerinde her
insana az çok uyan birkaç ifade mutlaka vardı.
Özetle işin tek bir sırrı var...
Kişiye özelmiş gibi gözükecek kadar spesifik; ancak toplumun
geniş bir yüzdesinde karşılık bulabilecek kadar genel "tahminler"
ileri sürmek.
Forer, bu basit ama etkileyici deneyiyle (ki bilimin güzel
tarafı da budur) bilim tarihine “Forer/Barnum Etkisi” kavramını sokmayı
başardı.
Bu etki en basit tanımıyla, "İnsanların başka herkes için de geçerli olabilecek kadar geniş, belirsiz ifadeleri; bunun hiç farkına varmadan kendilerine özel görmeleri" anlamına geliyordu.
Richard Dawkins'in "Astroloji Üzerine" adlı bu
deneyini de izleyebilirsiniz:
12 Tip İnsan Mı
Vardır?
Dünyadaki 7 milyardan fazla insanı, hatta şimdiye kadar
yaşayıp ölmüş 100 milyardan fazla insanı 12 kategorilik kişisel özelliklere
ayırmak bile ortadaki akıl/mantık dışılığı görebilmek için yeterlidir.
“Ama
yükseleni var bir de bu işin, sadece 12 karakter yok ki.” diye itiraz
ettiğinizi duyar gibiyim. 12 burç, 12 yükselen var. Basit bir matematik hesabı
yaparsak bu iddia; 12x12=144’den, 100 milyardan fazla insanı bu sefer de sadece
144 kategoriye ayırmış olur. Bu tezin de akıl, mantık ve realite çerçevesinde
olmadığını sizin adınıza üzülerek söylüyorum.
Örneğin ikiz kardeşler aynı günde, aynı saatte, aynı yerde
doğarlar yani ikizlerin burçları ve yükselenleri tamamıyla aynıdır ancak farklı
ülkelerde ve ailelerde yetiştiklerinde bambaşka karakterlerde insanlar olurlar. Hatta aynı ailede, aynı şartlar altında büyüyen ikizlerin bile aynı karakterde
olmadığını ikiz tanıdığı olan kişiler çok iyi bilirler.
Üstün Dökmen’in Astroloji üzerine şu konuşmasını dinlemenizi
öneririm:
Gezegenlerin Bir
Çekim Etkisi Olduğu Doğru Değil Mi?
Evet, gezegenlerin bir çekim etkisi var. Hatta Ay'ın gelgit
yapma etkisini biliyoruz, kimi zaman uykusuzluğa yol açtığı da söyleniyor ancak
gezegenler belli bir konuma geldiğinde eğer etkileme güçleri varsa herkes
etkilenir mantıken, sadece belli burçtaki kişiler değil.
Size bilimsel bir çalışmanın sonucundan bahsedeyim. Yapılan
çalışma göstermiştir ki bir annenin kucağındaki bebeğe uyguladığı medcezir
(gelgit) kuvveti, Ay'ın bebeğe uyguladığından 12 milyon kat daha fazladır. Öyle
olduğu halde bile annenin bebek üzerinde ciddiye alınacak bir fiziksel etkisi
yoktur. Çünkü gelgit etkisine neden olan kuvvet büyük ölçeklerde etkilidir.
Örneğin okyanuslar gibi. Büyük göllerde bile minnacık olan bu etki (rüzgar bile
daha büyük dalga yaratır!) insan vücudunda ihmal edilebilir düzeydedir. Yani
vücudumuzun yaklaşık yüzde 80'i su diye Ay'ın gelgit etkisiyle hemen ‘suyumuz
kabarmaz'.
Bir İnsanın Gaybdan
Haber Verebilmesi/Gaybı Görebilmesi Mümkün Müdür?
ĞAYB: Arapça’da “ĞYB” kökünden gelir. Mastarı “yitmek,
kaybolmak” demektir. Kaybetmek, yok etmek, gizlemek (tağyîb), dedikodusunu
yapmak, çekiştirmek, o yokken ileri geri konuşmak (iğtiyâb/ğıybet), gitmemek,
bulunmamak (teğayyub, ğıyâb, ğaybe), devamsız, üçüncü kişi (ğâib), orman,
ağaçlık yer (ğabe), yokluk, ayrılık, gıybetçi, dedikoducu (muğtâb) kelimeleri
de bu köktendir.
Gaybi Bilgi; gözümüzün görmediği, kulağımızın duymadığı
yerlerde olup bitenlerin bilgisi demektir. Bir insanın insani yetilerini
kullanarak ulaşamayacağı şeylerdir. Bunların bilgisi Allah katındadır.
Bilgisini ve belgesini test ettiremeden, bilimsel metotlarla kanıtlayamadan
ileri geri konuşmak ğayba taş atmak yani atıp tutmak demektir. Çünkü konu
göklerin ve yerin bize kapalı kalan yanları ile ilgilidir. Bunlar bilgi ve
belge sahibi olundukça, test edip kanıtlandıkça kapalı olmaktan çıkarlar. Ancak
desteksiz atışla değil; ilimle, bilgiyle, belgeyle, kanıtla…
Astroloji tam olarak bunu yapar. Hiçbir bilimsel bir temeli
olmaksızın gaybdan haber verdiğini iddia ederek insanların duygularını ve
paralarını sömürür.
Kuran ise ısrarla gaybın bilgisinin Allah’a ait olduğunu
söyler. Gaybi bilgilerden haber verme cürretinde bulunanları “göğe merdiven
dayamaya çalışanlar” olarak nitelendirir (52/38).
“De ki: …Eğer gaybı bilseydim daha çok hayır elde ederdim ve
bana kötülük de dokunmazdı…” 7-Araf/188
“De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı
bilmez...” 27-Neml/65
“De ki: Gaybı bilmek Allah’a
mahsustur…” 1O-Yunus/2O
“Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onları O’ndan başkası
bilmez…” 6-Enam/59
“Onlar: …Bizim
bilgimiz yok, derler, gayb’leri bilen yalnız sensin, sen.” 5-Maide/1O9
“…Allah, ‘Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben
bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim
demedim mi?’ dedi.” 2-Bakara/33
“…Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin."
5-Maide/116
“Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur.”
11-Hud/123
SONUÇ
Gelecek(gayb) insanlar için hep merak konusu olmuştur. İnsanlar
bir şekilde geleceği öğrenmenin yollarını ararlar. Bu yüzden geleceği
gördüğünü/bildiğini iddia edenler tarafından istismar edilmeye açıktırlar.
Öte yandan astroloji; sadece zayıf karakterli insanları
mutlu eder, olumlayıcı süslü cümleler gururlarını okşar, egoları tatmin eder.
Hiçbir dayanağı olmaksızın yığınları peşinden sürüklemesi de bu yüzdendir.
Burç yorumu: Koç burçları cesaretli olur.
İç ses: İyi de ben cesaretli değilim ki. Hımm, demek
cesaretliymişim ama öyle olmadığımı sanıyormuşum.
Normalde cesaretli olmayan biri yukarıdaki burç yorumundan
sonra daha cesaretli davranmaya çalışacaktır. Çünkü koç burcudur ve koç
burçları cesaretli olur(muş). İnsanların girdiği kabın şeklini alma meyli
vardır anlayacağınız
Övüneceği, gurur duyacağı bir özelliği olmayan, ortaya bir
şeyler koyamayan, üretmeyen insanların; kendisi hakkında kendisinin bile haberi
olmadığı güzel, olumlu özellikleri (mutlu eden yalanları) duymaları da hoşlarına gider.
Konu hakkında detaylıca okuma yapmak isteyenlere kitap
tavsiyesi:
“Astrolojinin Bilimle İmtihanı: Yıldızlar Size Ne
Söylemiyor?” – Tevfik Uyar
Ben okumayı sevmem, izlerim :) derseniz de:
Astroloji Neden Saçmalıktır? - Carl Sagan
Tarihin En büyük Yalanı Astroloji - Üstün Dökmen
Burçlar Bilimsel Mi Yalan Mı?
Yorumlar
Yorum Gönder